Moda Yolunda

  • 27.12.2018
  • 1440
  • Ataşehir Tenis

MODA YOLUNDA



Hikayeyi tekrar edeyim sana
Gayret gayret hatırlasana
İlk görüştük senle biz Moda’da
Moda Moda Moda yolunda


Rahmetli Ermeni kökenli Belçikalı sanatçı Mark Arian’ın (1927-1985) bu güzel şarkısını, yabancı şarkılara Türkçe söz yazmanın mucidi, müzisyen, aranjör, Julio Iglesias gibi eski bir kaleci olan Fecri Ebcioğlu (1926-1989) Türkçeleştirmişti.
O zamanlar 20 yaşında olan Ajda Pekkan da, üçüncü 45’liğinde 1966 yılında bu şarkıyı seslendirmişti.
O yıllarda muhtemelen Ajda da, 65 yaşında 20 yaş halinden daha çekici olacağını tahmin etmiyordu.
Kadıköy ve Moda hakkında bir şeyler yazasım geldi her nedense.
Öyle ciddi bir araştırma yazısı falan değil tabi ki.
Fenikeliler’e kadar gidip, Kalkedon şehrini filan anlatmaya kalkarsam, yazının altından kalkmam iyice zorlaşır.
Oralarda yaşayan herkesin bir Moda’sı vardır aslında.
Okuyacaklarınız da biraz benim Moda’m işte.
Yaşantımın 20 yılı Kızıltoprak-Kalamış civarlarında geçti.
Annem beni Zeynep Kamil’de dünyaya getirdikten sonra, o zamanki ilk evlerine, yani Bahariye’ye dönmüş.
Hani biraz zorlarsam, ucundan kıyısından Modalı bile sayılabilirim aslında.
Kadıköy Spor Kulübü diye bir kulüp vardı Moda Cem Sokak’ta.
Necdet amcam da bir dönem başkanlığını yapmıştı.
Yaz aylarında bahçesinde, Lefter, Can Bartu minyatür kale maçlar oynar, GS-FB basketbol takımları hazırlık maçları yapardı.
Benim için anlamı büyüktür.
1962 yılında sünnet düğünüm orada olmuştu, ilk kez orada bir masa tenisi turnuvasına katılmıştım.
İlk turda set bile alamadan elenince hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.
Beni yenen abi, beni kulübün karşısındaki Elif pastanesine (1963 doğumlu) götürerek pasta ikram edip teselli etmişti.
Sonra, 1976 yılında Efes Pilsen firması Kadıköy Spor Kulübü’nü devralıp basket serüvenine başlamıştı.
Ünlü dondurmacı Ali Usta’yı tanıdığımda henüz ustalık ünvanı yoktu.
Şimdiki dükkanını çaprazında küçük bir dükkanda, lezzetli pideler yapıp satıyordu.
Sonradan dondurmacı oldu, bir İtalyan gibi dondurmalar üretmeye, hatta günde bir ton satar hale geldi.
Şimdiki dondurmacı dükkanının yerinde ben çocukken bir paten sahası ve yazlık sinema vardı.
Sendeleye düşe paten kayardık.
Kırıntı ile ilk kez orada tanışmıştık.
Kolombo Restoran da vardı 70’li yıllarda.
Tarih sırasını mazur görün şimdi de daha eskisini anlatasım geldi.
Annem beni Kadınlar Plajına götürürdü.
Tahta iskeleden çengelli iğneyle balık avlar ve hayli balık tutardım.
Bunu nasıl başardığımı yıllar sonra anneme sormuştum.
Meğer annem, üzülmeyeyim diye diğer balıkçılara rica edip oltamın ucuna balık taktırırmış.
O yıllarda, denizdeki yoğun sandal trafiğinden dolayı yüzmek hayli zordu.
Kayıkçıların yarısı gezme amaçlı kürek çekenlerden oluşurken, diğer yarısı da seyyar satıcılardan oluşurdu.
Balık-ekmekten, meşrubatçıya, mısırcıdan, mayo satana kadar çeşitli kürekli dükkanlar dolaşırdı moda sularında.
Lozan Plajı diye bir plaj vardı mesela.
Merdivenlerle inilen bu plajın, bir de Plaj Voleybolu sahası vardı.
Yukarı çıkan kızların bacaklarına bakmak önemli gençlik heyecanlarındandı.
Manzara, Marmara apartmanlarının arasında Golden adlı bir disko vardı.
İlk aşkımla, Golden’de her Cumartesi günü uniseks (bir örnek kıyafetin fiyakalı halidir kendileri) giysilerimizle “Do You Love Me” adlı şarkıda dansa kalkıp, şarkı boyunca nefessiz kalana dek öpüşmek de hatırladığım hayırlı geleneklerimizdendi.
Bahsi geçen sevgilimi, 1920’den beri varolan Kadıköy Kız Lisesi’nin önünde beklerdim.
Okulda bir çok güzel kız olduğu söylenirdi, ama ben diğerlerini hiç farkedemedim.
Çünkü sadece onu bakardım.
Sapık sanmayasınız diye daha entellektüel bölümlere geçiyorum hemen.
Efendim bir Moda Deniz Kulübü vardı mesela, hala da var.
1910 yılında İngilizler tarafından kurulan Yacht Club’ın devamı diye bilinir.
1935 yılından beri yaşıyor.
Annemin camiyle pek alakası yoktur.
Ancak; ayazma, yatır, türbe, Telli Baba gibi yerlere mum dikmeden de edemez.
Çocukluğunun Aya Ekaterini Ayazması da Moda’dadır.
İçinden şifalı su çıktığı varsayılır.
Kökeni, İ.S. 294’e kadar gittiği varsayılsa da resmi bulunma tarihi 1924’tür.
Belki de, bir meyhanenin içinden geçilerek gidilen yegane ayazmadır.
Meyhane deyip de geçmeyelim sakın.
1934 doğumlu Koço, bir meyhane klasiğidir.
Hızlı servisi, güzel mezeleri ve manzarası ile, her Modalı’nın hayatının bir parçasıdır.
Ortodoks Rum, İngiliz Anglikan, Ermeni Surp Takavor, Katolik İtalyan kiliseleri ile, bir dinler ve hoşgörü mozağidir Moda.
Adeta Mardin’in Istanbul modelidir.
Saint Joseph’i de anlatmadan geçmeyelim.
Bu disiplinli papaz okulu 1864’den beri binlerce parlak öğrenci mezun etti bol basket potalı avlusundan.
Tüm dünyada 875 bin öğrencisi var Kutsal Yusuf Saint Joseph’in.
İki adet toprak kortlu Moda Tenis kulübü de klasiklerindendir Moda’nın.
Her santimetre karesi değerli olan bu özel semtin bir tür akciğerlerindendir.
Barış Manço 81300 Moda adresini tüm Türkiye ezberlemişti bir zamanlar.
1943 doğumlu Manço, 1999 yılında aramızdan ayrıldıktan sonra evi müzeye dönüştürüldü.
Müzik dünyasının olduğu kadar, Moda’nın da sembol isimlerindendir.
Mühürdar’daki tiyatro üstadı Haldun Taner (1915-1986) büstüne de değinmeden geçemeyeceğim.
Haldun bey sırtını güzelim manzaraya çevirmiş, mimar dayım Modalı Aydın Kunt’un eski ofisine bakıyor her nedense.
Moda benim için biraz da Aydın Kunt’tur, İbrahim Çağlar’dır, Levent Çiner’dir.
Aaa bu Hilton da ne zaman dikildi buraya.
Adı da pek fiyakalı doğrusu.
Hilton Double Tree Moda..
Tam da, 1979 kasımında petrol tankeri Rumen İndependenta’nın infilak ettiği denize bakıyor.
Uykusu ağır sayılan ben bile, sabah 5.30’daki patlamanın şiddeti ile Bostancı’daki evimdeki yatağımdan havaya sıçramıştım.
Herkes deprem korkusuyla canını sokağa atmıştı.
27 gün boyunca yanan tankerde, 94.600 ton ham petrol, zaten hayli pislenmiş Marmara’nın doğal yaşamını daha da mahvetmişti.
O zamanlar çevre örgütleri bu denli güçlü de değildi zaten.
“kaza tabi ne yapsın adamcağızlar, zaten 43 gemici ölmüş Romenler şimdi acılı” denip kapanmıştı olay.
Çirkin yaratık tankerin adı da bağımsızlık anlamına geliyordu.
Kaza sonrası otomobil gibi çekilip götürülemediğinden, yıllarca birlikte yaşamıştık bu tanker leşi ile.
Tarihçi Kitabevi’nin geçmişi çok gerilere gitmese de, sanki Moda’nın eski bir dükkanı gibi oturuverdi hemencecik yerine.
Sahipleri Nevin-Necip Azaoğlu Alanya’dan arkadaşlarımdır.
Her hafta, birbirinden ilginç konukları konuşmacı olarak davet ederek tarih sohbetleri yapıyorlar.
Gitmeyene hararetle tavsiye ederim.
Ara sokalarda açılan yeni cafeleri de unutmamak lazım.
Moda, artık Tünel’deki o güzelim, içinden yaşam fışkıran ara sokakları andırıyor.
Tünel’in, Beyoğlu belediye başkanının absürd kararı öncesindeki, yaşayan haline benzetiyorum haliyle.
Kadıköy’ü de yazmak istiyordum ama bu kadarı şimdilik yeter.
Haydi, herkes bana kendi Moda’sını anlatsın..

Tunç Müstecaplıoğlu
28.10.2011